21 Temmuz 2012

Galata'da Bir Akşamüstü

Bu hafta içi küçük bir kaçamak yapıp Galata'ya gittik kız arkadaşlarımla. Günlük koşuşturmalarımızın arasında hem birbirimizi hemde oraları öyle özlemişiz ki, birkaç saat yetmedi bize. Denizin kokusu, kız muhabbeti ve bendenizin çektiği fotoğraflarla hayli güzel bir akşamüstü oldu.


İstanbul'da olduğumu en çok oralarda zaman geçirince anlıyorum ben. Yaşayan insanların arasında olunca farkediyorum hayatı ve en kısa zamanda tekrar kuşlarıma gitmek istiyorum beennn :)))



















Değişik çalışmalarımda olmadı değil :)













Günü türk kahvesiyle tamamladık tabii. Tadı hala damağımda.
Bu arada kahvemdeki gülen yüzü farkettiniz mi? Hayat bana gülüyor :)))




Bu başlığı attıktan sonra aklıma bu şiir geldi.
Her akşamüstü hüzünlenen birisi olarak bunları hissetmeyim de ne yapayım?

BEN ÖLÜRSEM AKŞAMÜSTÜ ÖLÜRÜM

Ben ölürsem, akşamüstü ölürüm,

Şehre simsiyah bir kar yağar,
Yollar kalbimle örtülür,
Parmaklarımın arasından
Gecenin geldiğini görürüm.
Ben ölürsem, akşamüstü ölürüm,
Çocuklar sinemaya gider,
Yüzümü bir çiçeğe gömüp
Ağlamak gibi isterim,
Derinden bir tren geçer.
Ben ölürsem, akşamüstü ölürüm,
Alıp başımı gitmek isterim,
Bir akşam bir kente girerim,
Kayısı ağaçları arasından
Gidip denize bakarım,
Bir tiyatro seyrederim.
Ben ölürsem, akşamüstü ölürüm,
Uzaktan bir bulut geçer,
Karanlık bir çocukluk bulutu,
Gerçeküstücü bir ressam
Dünyayı değiştirmeye başlar,
Kuş sesleri, haykırışlar,
Denizin ve kırların
Rengi birbirine karışır.

Sana bir şiir getiririm,
Sözler rüyamdan fışkırır,
Dünya bölümlere ayrılır,
Birinde bir pazar sabahı,
Birinde bir gökyüzü,
Birinde sararmış yapraklar,
Birinde bir adam,
Her şeye yeniden başlar ...
Ataol Behramoğlu



0 yorum:

Yorum Gönder