AlışverişCini ve Nili Silver'la Yaza Merhaba Partisi

Yazın en güzel zamanları... 
Bir Haziran ayı akşamı, nefis manzara, biraz şarap, çokça takı...
Dünya tatlısı AlışverişCini sayesinde Atölye Nili Silver'la işte böyle bir akşamüstü tanıştım. Bol muhabbetli, bol fotoğraflı, birbirinden cici bloggerlı bir yaza merhaba partisi yaptık. 





Nili Silver'ın cana yakın sahibesi Elif hanım, bize bu manzara karşısında lezzetli ikramlar ve  birbirinden güzel takılar hazırlamıştı. Bizi rahat ettirmek için elinden geleni yaptı. Buradan kendisine çoookk teşekkür ederim.




Daha adımımızı atar atmaz ilerleyen saatlerde unutursam diye hediyelerimizi elimize tutuşturuverdi. Ben bu küpeyi seçtim ve bugünkü kıyafetimle kombinledim bile :)




Hediye faslından sonra takı merasimine geçtik:) 



Bütün takıları denedik, hangisinin daha güzel olduğuna karar veremedik ve tabiki Cin'e danıştık. 




                                                                  Sonra da böyle poz verdik :)




Nili Silver - Elif Hanım, Merve, AlışverişCini, Göksu, Neşe, Gizem


Cin'e de taktık takıştırdık. O da kararsız kaldı ve bizim fikrimizi aldı tabii.. Benim oyum kolyeden yanaydı:)   






Gecenin sonunda yüzümüzde gülümseme, elimizde hediye ve bir sürü güzel kız arkadaşla oradan ayrıldık.  En önemlisi her zaman kahve içmeye gidebileceğimiz çok tatlı bir arkadaşımız oldu. Teşekkürler Cin :)
                 



               Sizler de Nili Silver'ı ziyaret etmek için geç kalmayın. Bir tık kadar yakınınızda :)

İyiki Doğmuşum.

Zaman ne çabuk geçiyor dostlar! Ben yazayım diyene kadar doğum günümün üzerinden bir hafta geçmiş bile!
Aslında bu seneki doğum  günüm de çok çabuk geldi. Hayatımın en hızlı geçen zamanını yaşadım. Hızlı filan dedim de yaşlanıyor muyum ne?
Yok yok daha 30'a çookkk var :)


Genelde her insan gibi doğum günüme yaklaştıkça heyecan seviyemde artış olur ama bu sene nedense pek önemsemedim. Heyecanlanmadım desem de, Madonna'nın 7 Haziran'da gelmesini kendime verdiğim en güzel hediye olarak kabul ettim tabii.
Hem daha ne olabilirdi ki? :)

  



Neyse, gelelim doğum günü kutlamalarıma... Arkadaşlarımın sürpriziyle bir gün önceden başlayan kutlama tam 5 gün sürdü. Öncesi - sonrası hiç farketmeden sağolsun herkes kutladı. Emeği geçen herkese birkez daha teşekkür ederim :)

Güne birtanecik kardeşimin dondurma pastasını üfleyerek başladım. Diyetteyiz diye pasta almamış. İyide yapmış. Çünkü sonra çok yedim :)




Akşamki kutlama için Mango elbisemi ve Derimod sandaletlerimi giydim. Aksesuarlarım ve ojelerim ilginç olunca elbise gölgede kaldı ama olsun :)







Pek tabii diyet filan kalmadı. Pastalarımdan doya doya yedim :)



Veee yorulana kadar dans ettim...



Canım arkadaşım Burçin'im bana bu güzel anahtarlığı yaptırmış ve Pazar sabahı bu pastayı benim için üflemiş :)



Buradan da çok teşekkür ederim sana can dostum...


Ofiste de güzel bir kutlama yaptık. Bir kutlama dediğime bakmayın iki pasta bile yetmedi bize. Doğum günümü fırsat bilip iki dilimi yedim yuttum vallahi.









İşte böyle bir doğum günü geçirdim.Yeni yaşım bana istediğim her şeylerin çoğunu gerçekleştirme imkanı verir umarım. Hedeflerimi 12'den vurmak dileğiyle...




Bekle, durMA!

Beklerken yoruluyor insan. 
Aslında hiç çaba sarfetmiyor ama kilometrelerce koşmuş gibi nefes nefese kalıyor. 
Sanki hiç durmadan sabahtan akşama kadar yürümüş, bütün şehri yalın ayak gezmiş gibi hissediyor. 
Hemde öyle yoruluyor ki, beklediği şey gerçekleştiğinde onun hissettirdiklerini yaşamaya bile gücü kalmıyor.
Hiçbir şey yapmadan nasıl bu kadar yol katettiğini, ayakları değil beyni yorulunca anlıyor.
Ve öğreniyor ki, yürümeden de çok uzaklara gidilebiliyor. 

Sadece bekliyor insan. Belki öne doğru koşmuyor ama geriye de gitmiyor.
Öylece duruyor yerinde. Etrafındakilere bakıyor da ne seslerini duyuyor ne de onları görüyor. 
Çünkü o sadece bekliyor.
Hatta bazen nefes alamıyor. Aldırmıyor o beklediği her neyse. 
Zaten yaşadığı hayal kırıklığından sonra nefes alsa da farketmiyor.
Bir zaman sonra nefessiz yaşamayı öğreniyorda, beklememeyi öğrenemiyor...

Canı bile acımıyor artık. 
Heykel gibi, kaya gibi duygu geçirmez oluyor.
Beklenen gelmeyince o da gidiyor artık istediği yere.
İçindeki o kocaman boşlukla,
Yana yana, döne döne, söve söve gidiyor kendinden.
Bu yorgunlukla ne kadar gidebilirse işte.


                  Pinned Image


Moskova Metrosu Hayalim...


Bir arkadaşımın sırf bu metroyu görmek için Moskova 'ya gideceğini duyunca sizin de ilginizi çekebileceğini düşündüm.

İlk başta sadece metroyu görmek için gidilir mi denebilir ama fotoğrafları inceledikten sonra ben de gidip gezme fikrine sıcak bakıyorum artık. Ki şu zamanlar tam gitme vakti. Bence imkanınız varsa bu fırsatı kaçırmayın. Hatta giderseniz fikirlerinizi bana yazmadan dönmeyin :)


























Hatta ben fotoğraflara baktıkça işi abartıp moda çekimi yapmak istiyorum. Bunu ilk ben düşünüyor olamam heralde ama araştırmalarıma göre daha önce burada hiçbir moda çekimi yapılmamış. 
Sanatsal boyutunu da düşünürsek hayal etmesi bile mutlu ediyor beni. :) 

Şimdi kısa bir bilgi ve resimlerle gitmiş kadar olalım mı? Ne dersiniz? 

Moskova Metrosu‏



      Rusya'nın Başkenti Moskova'da bulunan bu metro, dünyanın en eski ve büyük metrolarından biri sayılıyor.  Josef Stalin tarafindan 1931`de inşasına baslanılan Moskova Metrosu, günümüzde büyüklük bakımından New York, Paris veya Londra metroları ile karşılaştırılsa da iç mimari ve dekorasyon bakımından dünyanın en güzel metrosu olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir. Herbiri sanat harikasi olarak kabul edilen istasyonlarda hergün yaklaşık 8 milyon kişi taşınmaktadır. 
Ülkeye gelen turistlerin ziyaret etmek istedikleri yerlerin başında geldiği için başlı başına turizm kaynağı olmuştur.

Metronun haritasına bakıldığında başka sistemlerde olmayan ilginç bir kurgusunun olduğu dikkatlerden kaçmayacaktır.  Metro ağının yapımı inanılmaz bir hızla gerçekleştirilmiştir.
20 yıl içinde 65 kilometrelik yolda 45 istasyon yapılmıştır. Toplam 12 hattın bulunduğu Moskova Metro’sunda her hattın kendine ait ismi ve rengi bulunmaktadır. Hatlar genellikle Moskova’nın dışından merkezine doğru yönlenmiştir. Ayrıca hattın ismi ve istasyonların isimleri yolculuk sırasında anons edilmektedir. Anonsu yapan kişi erkek ise bindiğiniz trenin yönü Moskova’nın merkezine doğru gidiyor, kadın ise merkezden dışarı doğru gidiyor anlamı taşımaktadır.
 
          Ayrıca istasyon isimleri tabiatıyla Rusça yazdığı için ve İngiliz lisanına pay vermediklerinden dolayı yön bulmanız çok zor… Bu nedenle her şeyden önce bir Moskova  Metrosu planı edinmeniz gerekiyor. 
Öyle Moskova Metrosu’nda hemen plan bulabileceğinizi zannetmeyin. O nedenle seyahate çıkmadan önce internetten metro planını indirmenizde fayda var. İndiremezsiniz mutlaka Moskova’ya indiğinizde bir büyük otelden veya Metro istasyonlarından birine girerek Moskova haritasıyla, metro planını isteminiz sizin için hayati bir ihtiyaç olabilir. 

 


Detayı çok olan bir konu olduğundan yazıyı karmaşık hale getirmemek için geniş çaplı bir yazı yazmak istemedim. O yüzden bu muhteşem sanat eserinden fotoğraflarla noktalıyorum yazımı.  Umarım bir gün gidip görmek kısmet olur.  :))



Moskova Metrosu‏




Moskova Metrosu‏


Moskova Metrosu‏






 
 
 Dünya'nın en uzun metrolarından biri...
  

I Love MDNA, Thank You Dear God!

24 saat sonra nihayet hipnozdan çıkabildim. Öyle etkisinde kalmışım ki konserin, bugün ne tweet attım ne konser sırasında çektiğim fotoğraflara bakabildim. Bolca Madonna şarkısı dinleyip, şovu hazmettim. Dünya starını izlemiş olmanın keyfine vardım.

Geçenlerde attığım bir tweet aklıma geldi. Ajda Pekkan'ı görünce kendimden utanıyorum, Madonna'yı görünce ölmek istiyorum demiştim. Gördümki aslında yaşamıyormuşum :)




Konser izlenimimden önce ne giydiğime bakalım isterseniz. Yine bir ne giysem krizinden sonra rahat hareket edebilmek için tayt ve babet tercih ettim. Kırmızı babetim dünyanın en rahat ayakkabısı :) 



Gömlek: H&M , Tayt: Lefties, T-shirt: Loft, Ayakkabı: Zara, Çanta: Mavi Jeans, Gözlük: Koton, Bileklikler: DIY - Atlas Pasajı - Koton



Heyecan, kıyafet, biletler her şey tamamsa "bekle bizi Madonnaa!!" diye stada girdik ama bir boşlukla karşılaştık. Çünkü oturacak hiçbir yer, doğru düzgün içecek bir şey yoktu. Ne bir afiş, ne bir hareket... Metro Fm olmasa Madonna ile fotoğrafım bile olmayacaktı. Üzgünüm ama koskoca Madonna'ya bu bekleme alanı olmamış.



İçeri girince heyecanımız iyice arttı ve biz de fotoğraf çekinerek eğlenelim dedik:)

 Biraz gecikmeli olarak başlayan konseri izlerken fotoğraf çekmeyi başardığım için kendimi tebrik ediyorum ayrıca :)








Sahnede asi bir kız çocuğu, seksi bir kadın, tüm dünyaya ait olduğunu gösteren bir star izledik dün akşam. Nefes almadan, gözlerimizi ayırmadan ve ne olduğunu anlamadan öylece kalakaldık.

Yaş konusunu hiç açmayacağım ama enerjisi ve arzusuna hayran kaldım. Kararlılığı, kendini bilmesi, işini bu kadar sevip isteyerek yapması beni çok etkiledi. Nedense ona dokunmak istedim. Böyle bir insan daha yok diye sürekli içimden geçirdim.










En sevdiğim şarkılarından biri olan Masterpiece'i söyleyince kendimden geçtim. Vogue'un şovu ayrı güzeldi. Girl Gone Wild ise muhteşemdi....








İstanbul İstanbul olalı böyle şov görmedi de, Madonna Madonna olalı böyle bilmiş bir toplum görmedi. Müzik devini acımasızca eleştirip, sırf beğenmemiş olmak için uğraşanlar oldu ama iyiki gidip gördümde neyin ne olduğunun farkındayım.
Belki birkez daha göremem. O yüzden bu yazım hatıra kalsın ve MDNA daha çok yaşasın...

Gecenin sonunda MDNA'ya teşekkürüm :)