Geçen Haftanın Ardından...

Anlamlı bir t-shirt giydim.



Harika kahveler içip, dondurma ve vişneli brownie yedim.






Birbirinden güzel yüzükler aldım.



Iphone'un son gözde app'i Drawsomething'de, arkadaşlarımla çok şeker çizimler yaptık. :)



İnstagram'a harika fotoğraflar çektim.






Gidemedikçe Kalamamak

Ezip geçemezsin, bırakıp kaçamazsın, istesen de gidemezsin.
Kendi kendine debelenir, bir sonuca varamazsın. 
Kırmak istemedikçe kırılır, düşündükçe düşünülmezsin. 
İsteklerini erteler, sonra yakalayamazsin. 
Hayat bu kadardır işte...
Gidemedikçe kalamazsin.



11 easy ways to simplify your life. 



iiremim

Yaşamak...


         Yaşamak, yalnız bedenimizin var olması diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. 
Asıl hayat, insanın kendi içinde yaşadığıdır aslında. Ve tek başınadır kişi. Daha dürüst, daha gerçekçi ve şeffaftır. Sadece kendisidir. Herkesin içinde bir ben daha vardır ama gerçek şu ki; sizi kimseye göstermediğiniz yüzünüz yönetir.

         Ayna da gördüğünüz de siz değilsinizdir, olmak istediğiniz ya da etrafınızdakilerin görmek istediği kişidir. Gözleriniz de gördüğünüzde, içinizin derinliğidir. Sevginiz mi? İşte o görünmezdir, sadece hissedilir…



                                                                              . 




iiremim
12/08/2011





Değilmişim



O benim…
Yanındaki.
Sağında duran ama aslında sol tarafında olan.
Gözlerinin içinde, kalbinin atışında, elindeyim..
Belki yıllardır düşlediğin hayalin, Belki de kaçtığın gerçeğim.
İstediğin,
Canın,
Bilmeden sevdiğin, benim…









iiremim
18/08/2011

Kadınım Diye Zorunda Mıyım?

Zorundasın.

Her şeyi bilmen ama çok konuşmaman gerektiği için susmak zorundasın.
Evini, işini, eşinin arkasını, çocuklarının odasını, saçını toplamak zorundasın.
Eski sevgililerini hayatından, kıyafetlerini dolabından, makyajını yüzünden çıkarmak zorundasın.
Kahveyi köpüklü, yemeği tadında, ütüyü çift çizgisiz yapmak zorundasın.
Yalnızları oynasan da etrafındaki herkesi birlik içinde tutmak zorundasın.
Edepli gülmek, kalbine söz geçirmek, özlediğini belli etmemek zorundasın.
Gülüşüne, oturup - kalkmana, etiğinin boyuna dikkat etmek zorundasın.
El bebek gül bebek büyütülüp, bir öküze denk geldin mi susup oturmak zorundasın.
İçki içip sarhoş olsan bile her zaman hanım olmak zorundasın.
Koşulsuz severek, karşılık beklemeden her şeyini vermek zorundasın. 
Yoktan var etmek zorundasın.
Her gün güneşi doğurmak zorundasın. 
Bazen hiçbir şey yokmuş gibi için kan ağlarken gülmek zorundasın.
Ve
En zoruda her şeye rağmen "yaşamak" zorundasın.

Zorundayım.



















iiremim Van Gogh Alive Dijital Sanat Sergisi'nde



En başta belirteyim, sergiye gitme imkanı olanlar okumasın bu post'umu :)
Çektiğim fotoğrafları paylaşacağım için heyecanınız kalmayabilir. Sonra bana "İrem sen zaten bütün fotoğrafları paylaştın, senin yüzünden gidemedim" diye trip atmayın sakın. Gidemeyecek olanlar doya doya bakabilirler, serbest. Hatta fotoğrafları ödevinizde filan kullanabilirsiniz. No problem :)







Türk ilaç sektörünün en büyük firmalarından olan Abdi İbrahim'in 100. yılını sıradışı bir şekilde kutlaması biz sergi gezicileri mutlu etti. Bir de dijital olduğunu duyunca merakım iyice arttı. Davetiyelerini gördüğüm günden beri gitmek için yanıp tutuşurken nihayet geçtiğimiz Cuma günü gidebildim. Sergiyi gezmeden önce kokteyl ve slayt gösterisine katıldım. Van Gogh'un hayatını bilirkişilerden dinledim. Resimlerin anlamını çözdükçe daha bir sevdim. Sergiyi gezdikten sonra da "Çerçeve yok içindesin" sloganını bulanları tebrik ettim. (Sahiden içinde gibi oluyorsunuz çünkü)



Sütunlara projeksiyonlarla yansıtılan resimler harika görünüyordu.













Yıllar önce ortaokuldayken Van Gogh'un odasını çizdiğimde bir gün içinde olacağım hiç aklıma gelmezdi. Hatta bu nasıl oda böyle diye bir anlam veremezdim. Şimdi anlıyorum o odanın güzelliğini... Hayallerini kurduğu, geleceği beklediği yeri...













 Bir tek odası yoktu tabii, bahçesi, portesi, kiraz ağaçları, değirmeni, yıldızlı gecesi, tenleri, rayları... 
Kısacası hayatı oradaydı ve hepsi çok gerçekti. Söylediği gibi de oldu. Onun o zaman yaptığı hayali resimler, şimdi gerçek oldu.














En beğendiklerim bunlardı. Çuff çuuff tren :)


Kulağını kestiği için birçokları Van Gogh'a psikopat gözüyle baksa da onun bir tutkusu vardı aslında. O sadece kendisine ve kardeşine alışıktı. Bu tutku zamanla ruh sağlığını bozsa da o her şeyin farkındaydı. En büyük kavgasını da hayatla yaptı aslında. İçinde bulunduğu durumun çok fazla bir açıklaması yoktu. Sadece yaşamaya çalışıyordu. Tek gerçeği olan kardeşine olan sevgisi başka hiçbir şeye benzemiyordu. Ki nitekimde kardeşinin kulağına "sefalet hiç bitmeyecek" diye fısıldayarak "yıldızlı bir gecede" öldü. 












Zor bir hayat geçiren Van Gogh, arkasında 900 suluboya/yağlıboya resim ve 1100 karakalem çalışma bıraktı. Fakat milyon dolara satılan tabloları onu geri getirmedi. Sefaleti bitiremeyen kardeşi de daha fazla dayanamayarak altı ay sonra onun yanına gitti. 











iiremim'den öneri: 
Gidip görebilme imkanınız varsa asla kaçırmayın. Fotoğraflarda sadece görebilirsiniz ama hissedemezsiniz.











Daha fazlası için


bu siteyi  ziyaret edebilirsiniz.





Gray Friday :)


Siz istediniz ben yaptım. #BugünNeGiymişim postu hazırladım..

Yaklaşık 1 senedir gardrobumda olan ve nedense hiç giymediğim bluzumu bugün giyesim tuttu. Havada güneşli olunca pek güzel oldu. 
Belindeki kurdelası pek hoşuma gitmese de giydim gittiiii canlar:)




Bluz: Koton
Pantolon: Journey
Ayakkabı: Kemal Tanca
Kolye: Koton
Bileklik: Twist



Buda Benim Modam :)

Tamam tamam haklısınız etrafta çok fazla moda blogu var ama yazmazsam eksik kalırdım inanın. Korkmayın sürekli yapmayacağım bunu ama genelde ne tarz giyindiğimi görün istedim.




Her şeye olduğu gibi kıyafet, saç, makyaj, stil, moda vb. ne varsa hepsine haddinden fazla düşkünüm. Ama bunlardan başka yazacak çok fazla konu olduğu için modaya çok fazla girmek istemiyorum. Hem de her gün ne giydiğimi yazacak kadar vaktim yok şu sıralar. O yüzden ben de sizler gibi moda konusunda çok başarılı blogger arkadaşlarımı takip ediyorum. Yeni trendleri onlardan öğrenip uyguluyorum.





Evde en fazla yaşadığım sahne gardrobumun karşısına geçip yarın ne giysem diye bakmaktır. Genellikle sabah rahat edeyim diye kıyafetlerimi bir gün önceden hazırlarım. Ve çoğunluklada seçtiğim kıyafetleri giyerim. :)







Genelde Zara, Bershka, Stradivarus, Mango, H&M, Topshop, Twist, Koton, Steve Madden, İnci, Marks&Spencer gibi markaları tercih ediyorum. Bu saydığım markalardan da az çok tarzımı anlayabilirsiniz ama günlük hayatta da şık giyinmeye özen gösteririm. Çok fazla spor giyindiğim söylenemez. Spor dışında beni eşofmanla sokaklarda göremezsiniz. 







Kıyafetlerimi aksesuarlarımla mutlaka tamamlanırım. Yüzüklerim, küpelerim ve kolyelerim olmazsa olmazlarımdır. Genelde aksesuarlarımı çok pahalı almamaya özen gösteririm. Çabuk sıkıldığım ve modası çok çabuk geçtiği için önemsemem açıkçası. 




 











Ayakkabılarım ise tutkumdur. Hepsini yanyana dizip uzun süre izleyebilirim. Bu durum erkeklere alay konusu olsa da hepimiz seviyoruz ayakkabılarımızı. Değil mi kızlar? :)








Fotoğraflarda gördüğünüz kıyafetlerin çoğu ofiste giydiğim kıyafetler. Kumaş pantolon giyme zorunluluğu olduğu için her gün ne giysem diye zorlanmıyor değilim açıkçası. Lacivert, gri, kahverengi, siyah ve  dışında pek fazla seçenek olmadığı içinde klasik oluyor mecburen. Gömleğin yanı sıra fotoğrafta da gördüğünüz gibi şık bluzlar tercih ediyorum. Aksesuar ve ayakkabıyla da kombinimi tamamlıyorum.











Özel davetlere giderken ve gece dışarı çıkarken elbise giymeye özen gösteririm. Nedense gece dışarı çıkmak demek elbise giymek demektir benim için. Aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz gibi Fashion Week'de de Mango elbise tercih ettim. :)










Lacoste'un "I Hate Valentine's Day" partisinde bu elbiseyi giymiştim.

Bir düğüne katılırken giydiğim elbise.

Bu elbiseyi de Oben'le eğlenmeye giderken giymiştim.


Şemsiyemin kıyafetimle uyumlu olmasına da özen gösteririm. Benim için her şey bir bütündür. 




Değişik oje denemelerim de olur çoğu zaman. Mesela bunu bir blogda gördüm ve denedim. Gazete oje :)





Güneş gözlüğünde Ray-Ban bir numaralı tercihimdir. Ama arada ondanda vazgeçiyorum tabii. Resimde gördüğünüz Koton'un gözlüğü. Yuvarlak oluşu hoşuma gitmişti.





Parfüm konusuna gelince Dior'un J'adore'unu kullanıyorum yıllardır. Ama daha dün bunu aldım. Şu ara tercihim bu olacak. Çok seversem devamlı kullanabilirim.
















Fotoğraflar çok net değil farkındayım ama böyle bir yayın hazırlamak gibi düşüncem yoktu bunları çekerken. Iphone'la çektiğim için çok kaliteli değil ve hatta bazılarına filtre uygulamıştım. Boydan çekilmiş çok fazla fotoğrafım yok farkındayım. Moda blogu yapmadığım için önemsememişim :)
Yine de bu yazıyı hazırlamak hoşuma gitti. Her şeyden kısa kısa bahsettim. Eğer çok beğenirseniz daha fazla şeyler yapabilirim.
Fikirlerinizi benimle paylaşırsanız da çok sevinirim. 
Teşekkürler :))