İçimdeki Tiyatro Aşkı Bambaşka

Tiyatro tutkumu beni tanıyan herkes bilir. (Bu yazıyla sizler de biliyorsunuz artık:)
Özellikle devlet tiyatrolarının her oyununa mutlaka giderim. Hafta 2-3 oyun izlemişliğim bile vardır. Genellikle Cevahir Alışveriş Merkezi'ni tercih eder aynı zamanda gitmişken alışveriş de yaparım. Salonları da oldukça konforludur. Onun dışında Fatih'teki Reşat Nuri Sahnesi'ne giderim ama koltukları anfi şeklinde olmadığı için izlemek biraz zor oluyor. 
Yinede içimdeki tiyatro izleme aşkı için her şeye katlanıyorum. Oyunlara bilet bulayım yeter :) 

Bu hafta ikiside İstanbul Devlet Tiyatrosu oyunu olan Yanık ve Aşkın Sıradanlığı'ndan bahsedeceğim.



Aşkın Sıradanlığı

 Zor bir oyundu gerçekten. Oyuncuların çok dikkatli ezber yapmasını gerektirecek repliklere sahipti. Performansları iyiydi ama daha iyi olabilirdi. Dekoru sıradan değildi. Dönen sahne olması oyuna hareketlilik katmıştı. Işıklandırmaları da oldukça iyiydi. 
Fakat konusuna gelince, adı gibi biraz sıradandı. Siyaset ve felsefeyi birleştirdiklerinden ayrıca bir ağırlığı vardı. Bence gereksiz uzundu. 1saat 50 dk sürdü ama 20 dk daha kısa olabilir. Çok ilgi çekici bir konusu olmamasına rağmen yinede izlemeye değerdi.


Oyunun Konusu:

Nazi Almanyası öncesi başlayan ve bir üniversitede öğrenci olan Yahudi asıllı Hanna Arendt ile felsefe profesörü Martin Heidegger arasında geçen gerçek aşkın öyküsü. Ancak bu ilişki tüm özgün fikirleri ve yaratımlarına rağmen Hanna Arendt’in hocası ve aşığı Heidegger’in gölgesinde değerlendirilmesine neden olur ve tüm hayatını etkisi altına alan bir lanete dönüşür.

Yazan: Savyon  Liebrecht
Çeviren:Tarık Günersel
Yöneten: Özgür Yalım
Oyuncular: Nisa Yıldırım, Saydam Yeniay, Deniz Elmas, Efe Tunçer




  Yanık

İzleyen herkesin boğazında bir düğüm bıraktığı kesin. Son zamanlarda izlediğim en güzel oyundu diyebilirim. Çünkü çok gerçekti ve oyuncularda müthişti. 
Hayatın ne kadar ucuz olduğunu aynı zamanda herşeyden önemli olduğunu o kadar iyi anlatmışki etkisinden çıkmanız zaman alabilir. 
Dekor, ışık, konu ve oyuncularıyla her tiyatro izleyicisinin mutlaka izlemesi gerekir. 
Eğer vaktiniz olursa mutlaka izleyin derim.



 Oyunun Konusu: 


Erkek egemen değerlerin hakim olduğu, savaşların yaşam biçimine dönüştüğü, işgal edilmiş topraklardan koparılmış mültecilerin kamplarda yaşamak zorunda kaldığı bir coğrafyada, çocuğundan koparılmış bir kadının, diğer iki çocuğunun hiç tanımadıkları babaları ve varlığından bile haberdar olmadıkları ağabeylerini bulmaları için planladığı yolculuğu konu almaktadır. Böylece ikizler geçmişlerindeki korkunç sırrı keşfederlerken, annelerinin ve genel olarak Ortadoğu coğrafyasının kan, acı, yoksulluk, cehalet ve öfkeyle yoğrulmuş hayatlarıyla yüzleşirler.

Yazan: Wajdi Mouawad
Çeviren: Cem Emüler
Yöneten:Cem Emüler
Oyuncular: Emel Göksu Keleş, Fatma Öney, Iraz Yöntem, Murat Karasu, Tansel Öngel, Gökçe Erinç, Veda Yurtsever İpek, Atilla Can Çelebi, Fatih Sarı, Vedi İzzi






Tiyatro bir hastalıktır. Bir kere kanınıza girdi mi bir daha vazgeçmek mümkün değildir. 
Bir sezonda 3-5 oyun yuttunuz mu bir şeyciğiniz kalmaz :)






DiscOben'in Blogu Bana Emanet


Birçoğunuz bilmiyor olabilir diye yazma ihtiyacı hissettim.
Habertürk köşe yazarı ve DiscOben kimliği ile tanıdığımız gazeteci Oben Budak'ın adına bir blog sitesini yönetiyorum. 
Oben'le ilgili her şeyi http://discoobenbudak.blogspot.com  adresinden takip edebilirsiniz.









Bu fotoğraflar ve daha fazlası için blogu takip etmeniz yeterli.
Sevgiler...

İrem'in Yılbaşı Haftası

2012 için sabırsızlananlardanım ben de:) Hatta yapılan şakalardan ve geyiklerden o kadar sıkıldım ki, bir an önce gelsin geçsin istedim. Yarından itibaren normal hayatımıza geri döneceğimize gerçekten çok seviniyorum. :)
Ama genede bu haftayı da eğlenerek geçirmedim değil. 
Evimi süsledim, Noel Baba'dan hediyemi aldım, Noel Ev'i gezdim, müthiş kurabiyeler yaptım.







 Hepsi çok şeker değil mi? :)






Gördüğünüz gibi Noel Baba'dan hediye çorabımı aldım. Taçlarımı taktım ve Noel Ev'de poz verdim.
Nefis yılbaşı kurabiyelerimle de geceye lezzet kattım. 



Gece 12'yi gösterdiğinde de Okan Bayülgen'in konuğu olan Halil Sezai ile yeni yıla merhaba dedim.
Bu arada Okan'a Noel Baba şapkası taktım. Çok sevimli oldu gerçekten :))


Halil Sezai söyledikçe de kendime sorduğum soru; "bir kadeh daha?" oldu.







İşte böyle karşıladım 2012'yi. Umarım böyle neşeli şekilde de uğurlarım.
Son olarakta herkese mutlu yıllar dilerim.. :))