Kitap Önerisi | Martı



Her insan bir hayvana benzer derler ya, ben bu kitabı okuduktan sonra martıya benzediğime karar verdim. Sürü içinde yalnız olması, inandığı şeylere kimsenin inanmasına gerek duymadan uygulaması, yapabileceklerinin farkında olması ve harekete geçmesiyle sanki benim için uçuyor gökyüzünde. 


Aslında sürüye uymak o kadar kolay ki. İnsanları düşünün, ne gördülerse onunla yetiniyorlar. Sürüden ayrılmamak için direniyorlar, her yeni fikri garipsiyorlar.
Ama içlerinden bir tanesi  cesaret bile edemeyecekleri şeyleri tek başına yapıyor.
Başardığında ise arkasında  "yapamazsın!"ları bırakıyor. Hemde büyük bir zevkle. 
Dilerim okyanus ötesi uzaklardan mutluluk seslerini duyarız.




                                                                                                                                                                                    Fotoğraf bana ait*



Özlemek Ömür Boyu



Zaman zaman özler insan. Durup durup özler. 
Hiç aklında yokken özler. Unuttuysa da özler. 
Özlemek istemese de özler.

Sabah kahvesini yudumlayışında, öğle yemeği vakti yaklaştığında, akşamüstü güneşin batışına kadeh kaldırırken, akşam yemeği hazır olmak üzereyken ve gece uyumaya yakın mumların kokusunda kaybolmuşken...
Yani zamansız özlerken bile zamanında özler insan. 
Anında özler, ertelemez hiçbir zaman.

Hiç ummadık zamanda kokusunu duyar. Etrafına bakar, özler.
Söylediği kelimeleri başkasından duyunca, sesini duyar daha çok özler.
Hayallerinde onun dolduracağı yerlerin boşluğunu düşündükçe özlemin kollarından tutar ama ne bırakabilir ne de sımsıkı sarılabilir bir kez daha.
İmkansızın şarkısı artık yazılmışsa, aslında en fazla o zaman özler.

Karşısında dimdik dikilen özlemine bakar sadece. O mu gerçek, ben miyim? diye.

Kitap Önerisi | Hayatı Iskalama Lüksün Yok



Cidden öyle. Öyle bir lüksümüz yok. Tam anlamıyla sahip olduğumuz tek şey hayatımız olduğuna göre en doğru seçimleri yapmamız lazım. İşte bu kitap tam da o noktada yardımınıza yetişiyor. İstediklerimizi yapabilmemiz için harekete geçmemizin yeterli olacağından bahsediyor. Çok istediğimiz ancak zaman bulamadığımız için bir türlü yapamadığımız şeyleri televizyon izlemek yerine çok rahat bir şekilde yapabileceğimizi söylüyor yazar. Öyle ki televizyon izleme alışkanlığımıza fena halde takmış durumda. Ben de aynı şekilde düşündüğümden okurken gülümsedim ister istemez. Saatlerce televizyon izleyenleri düşündüm de, inanılmaz bir zaman kaybı!

Kendisi ingilizce öğretmeni olduğundan sürekli İngilizce ile ilgili örnek ve taktik veriyor. Aşk üzerine anlatıyor, pazarlamanın önemini vurguluyor. Özellikle "evliliğin aşkı öldürdüğüne "dair söylenenlere "aşkın neleri öldürdüğünü" açıklamış. Okuyunca bu açıdan hiç bakmadığımın farkına varmakla birlikte hak verdim. Yani kısacası her konuyla ilgili bir fikre sahip kitap.

Bu kitabın başka bir özelliği de Savaş Şenel'in blogunda yazdığı kısa denemelerin bir araya getirilmesiyle oluşması. Yani bu açıdan da benziyoruz kendisiyle. İleride ben de yapabilirim bakarsınız ;)

Sonuç olarak ben bu kitabı sevdim. Hayatta her lüksünüz olması için ıskalamayın, göbeğinden vurun!

Kitap Önerisi | Bora'nın Kitabı




Adı üstünde bu onun kitabı. 
Adı gibi aynı... Bazen durgun bazen dalgalı bir deniz gibi. Dibini göremediğiniz derin bir su, her zaman lacivert rengi. Açıklarda kaybolmuş bir sandalın içinde uzaklaştığı kıyaya yeniden yaklaşıp geçmişiyle tekrar tanışan bir adam Bora. Gizli Anların Yolcusu'nun gizli kahramanı o. Kendi hayatını yazarken oynayan, oynarken yazan bir sihirbaz. 
O, ardına bakmayan bir savaşçı. 
Ayşe Kulin ise ustaların ustası.



Şehir Hayatı



Modern şehir hayatı, zaman kavramını yok ediyor. Geçen hafta sonu yaptıklarını uzun zaman önce yapmış gibi oluyorsun. 2 gün önce yediğin yemeğin tadını bile hatırlayamıyorsun bazen. Gece hayatı, tiyatro, sinema, tatil derken kendini bile unutuyorsun hatta. Şehrin en yakın yerine gitmek bir saatini alıyor en az, tükeniyorsun.

En kötüsü ise anıların sürekli güncelleniyor. Tanıştığın insanların sayısını bile bilmiyorsun. Her gün yeni yüzler, yeni hayatlar öğrenmek bir müddet sonra seni yormaya başlıyor en sonunda. Küçük şehirlerde yaşayanlara özeniyorsun. Avuç içi kadar yerde yaşayıp her gün aynı kişilere selam vermek istiyorsun. Ama ne olursa olsun, büyük şehirden vazgeçemiyorsun. Her gün trafiğini de çeksen, güneşi görünce sahile inmeden edemiyorsun. 

Öyle ya da böyle hayat geçiyor. Elinde kocaman bir balonla istediğin yere uçabiliyorsun aslında. Hayallerin genişse tabii...



Bakım | Mis Kokulu Kremler...



Bugünlerde hep yazı oldu blogum. İçim karardı valla bir an. Madem 20lik diş ameliyatı oldum, evde oturuyorum, en iyisi cilt bakımımda kullandığım ürünleri yazıyım da vatana millete hayrım olsun dedim. Söyle mis kokulu kremler, temizleyiciler içimizi açsın azıcık. ;)

Benim cildim karma cildin en güzel örneği. Bakım yapmayı ihmal etmeye gelmiyor. Hemen noktacıklarım beliriveriyor. O yüzden her daim kullanıyorum bu gördüklerinizi. Bu ürünlerin hepsini yüzüme uygulama sırasına göre yazacağım. Ben faydasını gördüm, siz de faydalanın. 

Evet başlıyoruzzzz...

Yves Rocher Göz Makyajı Temizleyici: Günlük makyajımı silme aşamasında ilk sıra gözlerimindir. En sevmediğim şeydir aynı zamanda. Bunun daha ilk şişesini bitirdim. Fena değil ama bi Clinique değil tabii. Fiyatı da oldukça uygun. 





Yves Rocher Makyaj Temizleme Suyu: Yeşil çay özlü bu temizleyiciyi yüzünüzün her yerine uygulayabiliyorsunuz ama ben gözlerime kullanıyorum. Süt temizleyiciler beyaz yağ bezeleri yaptığı için bu tarz ürünler daha iyi.






Yves Rocher Yüz Yıkama Jeli: Bu yıkama jelinin rengine ve özellikle de kokusuna bayılıyorum. Yıkadığım anda ferahlık duygusunu hissediyorum. Ama bu daha çok hafif makyajları temizleme ve günlük yıkama olarak kullanılıyor. Ağır makyaj yapıyorsanız daha fazla özellikli yıkama jeli kullanmalısınız. Ben her gün pudra ve fondöten kullanmadığım için bana iyi geliyor.






Yves Rocher HYDRA VEGETAL Nemlendirici Tonik: Cilt uzmanlarının olmazsa olmaz dediği ama benim sona doğru geldikçe sıkılma ihtimalimden midir nedir bilmiyorum ama hep gereksiz gördüğüm bir üründür kendisi. Gözeneklerin açılmaması, siyah nokta olmaması açısından şiddetle kullanmalıymışız.



Nemlendirici Krem: Tonikten sonra sürdüğüm nemlendirici üründe size marka veremeyeceğim çünkü el yapımı bir krem bu. E vitaminli kremler hem antioksidan hemde cildi gençleştiriyor. Daha önce Babe'nin kremini kullanıyordum. O da iyiydi.





Clinique Göz Altı Kremi: Clinique'nin her şeyi oldukça güzel. Bu göz altı kremi de öyle.,





Blistex Dudak Kremi: Kışın soğuktan yazın sıcaktan olan olanlara oluyor. Sevgili dudaklarım için bu krem iyi geliyor. Ama ruj şeklinde olanı almak daha mantıklı sanırım.




Solenne Tırnak Baksamı: Bu markanın kremleri bitkisel olduğu için bir tavsiye üzerine kullanıyorum. Oje sürmeden kullanıyor olması beni zorlasa da seviyorum bu kremi de. Ojesiz tırnaklara sürüp iyice yedirtikten sonra yıkamamanız gerekiyor. O yüzden gece yatmadan önce sürüyorum ben.




Solenne Doğal Nemlendirici Ayak Kremi: Çatlamış ayaklara son! Her gece yatmadan önce sürmenizde fayda var.

El ve Vücut Kremi: Bu kategoride çok çeşit var. Çantamda ayrı evde ayrı ayrı tercihlerim var. Vaseline, Solenne, Dalan, Arko, Sephora bunlardan birkaçı. Ama ben en çok Dalanı seviyorum. Sürdükten sonra eliniz vıcık vıcık olmuyor. Telefonunuza rahatça dokunabiliyorsunuz ;)






Victoria's Secret Body Mist: Şüphesiz en iyisi, kızların en sevdiği meleklerden biri karşınızda. Parfümün pabucunu dama atan sprey. En son kolumu öpüyordum filan :)




Peeling: Clinique ve Sephora tercihlerim. Haftada bir kere uygulamanız yeterli.




Evett işte bu kadar. Nasıl güzel koktular değil mi? :)

Yazıyı yazdıktan sonra Yves Rocher reklamı gibi olduğunu farkettim ama inanın hiç alakası yok. Bir ürün alıp memnun kaldıkça baktım ki seriyi tamamlamışım. Sırada makyaj ürünleri var tabii. İlerleyen zamanlarda onları da paylaşacağım.